21 Şubat 2012 Salı

Malcolm X’in şehadetinin 47. yılında Müslümanlar “bir taş” atıyor!

“Ben özgürlüğe inanan bir dine inanıyorum. Ne zaman insanlarım için savaşmama izin vermeyen bir dini kabul etmek zorunda kalsam, o dinin canı cehenneme derim.” Bu sözler siyahî lider, insan hakları savunucusu, siyaset adamı Malcolm X’e ait. Malcolm X, bundan tam 47 yıl önce Amerikan Gizli Servisi ve Nation Of Islam’ın ortak operasyonuyla şehit edildi. Öldüğünde sadece 40 yaşındaydı, siyah ve beyaz ırk arasında bir fark olmadığını, hakların eşit dağıtılması gerektiğini, dünyada adaleti sağlamanın yolunun İslam’dan geçtiğini söylüyordu. Durmaktan değil, hareketten yanaydı. “Bir beyaz size vuruyorsa siz de ona vurun. Şiddet kullanmamak iyidir, işe yaradığı sürece.” diyordu. Siyah kardeşlerine karşı, “Bugüne kadar hep beyaz adam için döktünüz kanınızı. Beyaz adam sizi Kore’ye yolladı, kanınız döküldü. Almanya'ya yolladı, kanınız döküldü. Japonlarla savaşmanız için Güney Pasifik'e yolladı, kanınız döküldü. Hep beyazlar için kan akıttınız; ama mahallenizde küçük bir siyah kız öldürüldüğünde, nedense dökecek kanınız kalmadı.'' cümlelerini kurmaktan çekinmiyordu. Ve ekliyordu: “Kimse size özgürlük veremez. Kimse size eşitlik, adalet veya başka bir şey veremez. Eğer erkekseniz, gidin ve kendiniz alın.”

Cesareti ve yılmadan doğruları söylemesi düşmanlarını arttırdı. Müslüman olduklarını iddia eden üç adam tarafından vuruldu. Genç yaşta ölmüştü ama bu fikirlerinin unutulmasına neden olmadı. 47 yıldır, yeryüzünün dört bir yanındaki Müslüman halklar, hala Malcolm’un özgürlük mücadelesini, okuyor, araştırıyor, öğreniyor. Malcolm’un fikirleri ölmüyor, Filistin’de, Suriye’de, Afganistan’da, yaşıyor. Müslümanlar özgürlük için hala “Bir taş” atıyor!



Yeni Afrika Bağımsızlık Hareketi Bildirisi
Bir taş at
Bir taş daha at
Bir şiir ateşle
Bir yumruk yükselt
Sesini yükselt
BİR ÇOCUK YETİŞTİR
Bir maske tak
Duvara bir slogan yaz
Şehitleri an
Bir hayal kur
BİR BARİKAT KUR
Tarihine sahip çık
Sokaklara sahip çık
Bir slogan at
Bir kurşun at
Bir tohum ek
Bir ateş yak
Bir cam kır
TERLE
Sahte belge düzenle
Bir bildiri bastır
Bir kanun kaçağını barındır
Bir yara sar
Bir dosta sevgi göster
SİLAHINI TEMİZLE
Hakikati söyle
Bir miting düzenle
Arkanı kolla
Gökyüzüne bak
İZ BIRAKMA
İşçilerden öğren
Bir yoldaşa öğret
Bir hücreyi ziyaret et
BİR SAVAŞ ESİRİNİ KURTAR
FBI’ın gizli dosyalarını çal
Kendi kalbini çal
Parolayı aklında tut
Bir aynasızı silahlandır
Bir füzeyi çalışmaz hale getir
Bir fıkra anlat
Bir plan yap
Bir ümit ışığı gör
İsmini değiştir
Bir teoriyi test et
Bir dogmaya meydan oku
Korkunu kullan
Bir damla gözyaşı akıt
HARİTAYI İNCELE
Hainlerle hesaplaş
Ağırlığını hakkıyla taşı
Biraz daha ağırlık kazan
Sevmek için mücadele et
SEVDİĞİNİ BİR DAHA SÖYLE
Sınırı aş
(Tim Blunk’un Malcolm X’İn öğütlerinden oluşan şiiri)

30 Aralık 2011 Cuma

"2011 Yılının Son Cuma Günü"

Bugün 2011 yılının son Cuma günü, Cumamız Mübarek Olsun...

  
Günün Ayeti
n Ayet
Bismillâhirrahmânirrahîm
“Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”
İsrâ Suresi, 53

Günün Hadisi

“ Allah Teâlâ, bana farzların ikâmesini emrettiği gibi, insanlara lutuf ve merhametle muâmele edip yumuşak söz söyleyerek onların kalpleri arasında muhabbet filizleri yeşertmemi de emretti.”
Hz. Muhammed (s.a.v.)

Günün Sözü

“ Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır.”
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)

Günün Duası

Allah’ım, Hz. Muhammed (s.a.v.) ve âline salat eyle ve adaleti yaymada, öfkeyi yutmada, kin ve adaveti söndürmede, ayrılıkçıları birleştirmede, kırgınların arasını bulmada, iyilikleri ortaya çıkarmada, kötülükleri gizlemede, yumuşak huylulukta, alçakgönüllülükte, güzel muaşerette, ağırbaşlılıkta, insanlarla iyi geçinmede, erdemlere doğru koşmada, (her halükârda) iyilik etmeyi yeğlemede, insanların kabahatini yüzlerine vurmamakta, müstahak olmayana bağışta bulunmamakta, güç de olsa hakkı söylemede, çok da olsa iyi söz ve fiillerimi az bulmada, az da olsa kötü söz ve işlerimi çok bulmada salihler gibi olmaya, onların süsüyle süslenmeye, muttakilerin ziynetini kuşanmaya muvaffak eyle beni. Âmin...

1 Mart 2011 Salı

Erbakan’ın hikayesi, insanlığın hikayesidir...





Unutma tez geçer zulmün ezası
Sabretmeyi bileceksin. Tamam mı?
Yiğitde ar değil bahtın kazası
Hakka teslim olacaksın. Tamam mı?

Geri dönmek yoktur güneş doğmadan
Rahmet nuru karanlığı boğmadan
Hakikat yolunda boyun eğmeden
Gerekirse öleceksin. Tamam mı?

Yenilir mi inanmışın imanı?
Böyle bir gerçeğin olmaz gümanı
İnşaallah başlarsa hesap zamanı
Haklarından geleceksin. Tamam mı?

Yolumuz her zaman Allah yoludur,
Bu yoldaki ölüm oğul balıdır.
Hak, haklının en mukaddes malıdır.
Vermezlerse alacaksın. Tamam mı?

Çevirmez ahını Allah öksüzün...
Pek basittir devrilmesi köksüzün
Her kim olsa haksızlığı haksızın
Suratına çalacaksın. Tamam mı?

Uyuşukluk şifa bulmaz illettir.
Korkaklık en adi, en pis zillettir
Adalet ne güzel, ne hoş nimettir.
Hep doğruyu bulacaksın. Tamam mı?

Yalana hayır da, gerçeğe evet...
Mücadele şarttir, kalsan da tek fert.
Bir de ötesi var buranın elbet;
Nasıl olsa güleceksin. Tamam mı?

Abdurrahim KARAKOÇ



Allah Rahmet Eylesin Mekanın Cennet olsun Büyük Düşünce ve Mücadelenin Simge Lideri !


O, kendi hayatına ve ideallerine sayısız insanın hikayesini katmış özgün, sürekli ve ilkeli bir siyasi miras bırakarak hepimize veda etti. Erbakan’ın hikayesi, aslında Türkiye’nin, İslam dünyasının ve insanlığın hikayesidir. Babamın hikayesidir, Ailemin hikayesidir, Benim hikayemdir... 


Ruhun şad olsun emanetin emin ellerde !!!

13 Şubat 2011 Pazar

Selam Olsun En Sevgiliye...

Sevginin yaratıcısıdır yüce yaratıcı…
Sevginin zirvesidir yaratıcının ve tüm yaratıkların sevgili peygamberi..
Sevginin dinidir sevgiyi emreden din..
Sevginin medeniyetidir sevginin mimarı medeniyet…
Sevgi toplumudur ona tabi tüm ümmet..

Sevgi toplumudur ki  yaratanını sever, peygamberini sever, babasını-annesini sever, eşini-çocuklarını sever, kardeşlerini-akrabalarını sever, komşularını-hemşerilerini sever, arkadaşını-meslektaşını sever, milletini sever, dünya insanlarını sever, hayvanları sever, bitkileri sever…
Yaratanı nasıl seviyorsa Yunus, yaratılanı da sever yaratandan ötürü,
Sever Leyla’yı Mevla için..  Kurban etmiştir kendini sevdasına ve Mecnun olmuştur yaratıcısına..
Zin’in sevgisi aşmıştır Memu’yu... Ferhat’taki Şirin’in ulaştığı sevda  gibi…
Aşk dini der dinine Mevlana.. mezhebine de aşk mezhebi..
Hakk’ı onun için sever , onun için bilir sevginin hakikat olduğunu
Sever Mabud’unu ve bilir ibadet olduğunu sevdanın…
Sever ve belli eder sevdiğini sevdiklerine….
Seni çok seviyorum ey sevgililer sevgilisi der…
Seni çok seviyorum diye haykırır, yaratanın bana bahşettiği sevgimi bu gün daha fazla hissettireceğim yaratılmışlar...
Bunu haykırırken başkasının şiarı ile değil, başkasının prensipleri ile değil, başkasının örf ve adetleri ile değil, bizzat kendi şiarının, inancının, örf ve adetinin gereği haykırır.
Sevginin iktidarıdır o… Sevgi ile olmuş hemhal…
Herkesin 14 Şubat sevgililer sevgilisi ve onun mahlûkata yansıyan sevgisi kutlu olsun.
O gün sevdiklerinizie bir gül verin sevgililer sevgilisinin aşkına..

31 Ocak 2011 Pazartesi

BULMAK

  
          Bulmak
Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

(Güzlek, 1971)
.
Erdem Beyazit


 

9 Ocak 2011 Pazar

Artı Eksi

Seni ne zamandır tanıyorum
Hangi zamansız zamanlardan
Ne zaman başlattık zamanı seninle
Zaman yoktu biz vardık
Şimdi zaman var ama biz yokuz sanki...
Tanımak var da
Unutmak yok mu, zamanda
Daha az sevmek mesela
Hergeçen anda daha da az
Azar azar sevip
Çoğul çoğul unutmak
Ansızın tutulan ay gibi...
Sevmenin ışığı,
Unutmanın karanlığında kaybolsa
En uzun geceyi yaşar gibi unutsak
Belki de
Gecenin gece olduğunu bile unuturduk.
O zaman...
Biz ne vakit zamansız zamanlardan çıkıp
Zamanın esiri olduk...
Zaman yokken hayat bizsiz olamazdı
Şimdi zaman var
Zamanı ifade etme mecburiyetide cabası...
Ya zaman beni sen,
Ya da seni ben geçiyor artık...
Bazen şaşırıp
Sen benden, ben senden geçer gibi
Görünse de...
Bilmelisin ki önceleri zaman yoktu
Kolay değil
Bilmediğin birşeyi çabucak öğrenmek
Ben yalnızca sensizliği değil
Geçmeyen zamanıda öğreniyorum
Tarihi, yazıyla başlatanlar halt etmiş
Tarih Aşkla başlamış
Aşktan öncesi ve Aşktan sonrası diye
Aşkın öncesi bir muamma
Ama aşkın sonrası tam bir işkence
Zaman eklendikçe birbirine
Sanırsın ki;
Herşey eskisi gibi olabilecek
İnanın bana zamanı hesaplamak kadar
Büyük bir acı yok...
Ya hergeçen an için artı atıyorsun
Ya da toprağa yaklaştıkça eksi...

Kanuni Sultan Süleyman



Yeni başlayanlar için 10 soruda senaryo değil, gerçeklerle Muhteşem Süleyman...

Son yılların en fazla gürültü koparan dizilerinden 'Muhteşem Yüzyıl', Kanuni Sultan Süleyman'ı 'kadın düşkünü' gibi göstermesiyle tepki topluyor. 600 yıllık imparatorluğun en debdebeli dönemini anlatmaya soyunan dizi, Osmanlı'yı ülke gündeminin baş köşesine taşıdı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda 46 yılla 'en uzun süre tahtta kalan padişah' olan Kanuni Sultan Süleyman, 'Muhteşem Yüzyıl' isimli televizyon dizisiyle yeniden Türkiye'nin gündeminde. Pek çok insan, dizide gösterilen ortamın gerçeği yansıtıp yansıtmadığıyla ilgili kafa karışıklığı yaşıyor. 46 yıllık saltanatı süresince Osmanlı sınırlarını iki katı genişleten, Doğu'dan Batı'ya pek çok sefer düzenleyen ve ömrü Zigetvar Kalesi'ni fethettiği esnada son bulan 'Muhteşem Süleyman' gerçekte nasıl biriydi? 'Kanun Koyucu'nun hüküm sürdüğü Osmanlı'da 'harem' nasıl bir yerdi?Konunun uzmanları, 'Muhteşem Yüzyıl' dizisinde anlatılanların gerçekleri çarpıttığını söylüyor. Çok merak edilen soruları uzmanlara sorduk. İşte gerçek 'Muhteşem Süleyman'..

Cariyelerle ilişki gülünç;
Tarihçi-yazar Prof. Dr. Sait Öztürk: Devşirilen çocukların yetiştiği yer 'enderun'sa eğer, devşirilen kız çocuklarının yetiştirildiği yer de 'harem'dir. Burada mesleki eğitim verilir; Kur'an öğreniminden, okuma yazma eğitimine, edep-adap kaidelerinden görgü kurallarına kadar birçok alanda eğitimler kurumsal eğitmenler tarafından sağlanır. Cariyeler (hizmetkarlar) ücretli çalışandır. Tüm sarayın işlerine bakarlar. Sayıları 300'e kadar çıkar. Tedarik, saray mutfağı, çocukların eğitimi, bakımı, banyoların temizliği ile ilgili ayrı ayrı kurulan dairelerde çalışırlar. Kayıtlara göre Topkapı Sarayı'nda çalışan hizmetçi (cariye) Kanuni döneminde ortalama 30 akçe ücret alırmış. Padişahın bu kadınlarla yatıp kalkması Cumhurbaşkanının Çankaya'da çalışan kadınlarla birlikte olması kadar gülünçtür.

Bazı bilgiler hayali;
Tarihçi-yazar Yrd. Doç. Teyfur Erdoğdu: Harem, ister İslam'a göre isterse de başka bir hukuka veya geleneğe göre 'yabancılara kapalılık' arzeden bir birimdir. Bu mekân, giremeyenlerin hayal güçlerini kullanmalarına neden olmuştur. Osmanlı'nın, Endülüslü Arapların, Çinlilerin ve Japonların muhatabı olan Batılılar da bu mekânlarda sadece harem sahibine haz verecek kadınların ve oğlanların saklandığını düşünmüşlerdir. Harem hakkında ürün verenlerin bir kısmı haremin kıyısından bile geçmemiş olmalarına rağmen, oturdukları yerden hayal güçlerini kullanarak eserler vermişlerdir. Haremi tasvir eden çoğu kaynak Batılıların gerçekle ilgisi olmayan tablo ve gravürleridir.

Kanuni'nin üç eşi vardı;
'Kanuni' kitabının yazarı tarihçi Okay Tiryakioğlu: Osmanlı İmparatorluğu'nun 10. padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman, 27 Nisan 1494'te Trabzon'da doğdu. Babası ondan önce İmparatorluğu yöneten Yavuz Sultan Selim, dedesi ise II. Bayezid. Şair, sanatkar ve aynı zamanda alim bir şahsiyet olarak bilinen Kanuni, bir yandan devletin halk arasında en muteber nesne olduğunu söylerken, diğer taraftan da hiçbir devletin insan sağlığı kadar önemli olamayacağını vurgulamıştır. Onun sergilediği bu anlayış, Osmanlı devlet idaresinin de ipuçlarını verir. Batılılar, babası Yavuz Sultan Selim ölünce "Arslan öldü yerine kuzu geldi" demişlerdir. Oysa Kanuni, Belgrad'a dayandığında hepsi şaşkınlığa uğramıştı. O günlerde Avrupa ilk kez siyasi birliğini kazanmıştı ki, bu defa Kanuni karşılarına dikilmişti. Kanuni ima edildiği gibi onlarca kadınla birlikte olmadı. Sadece üç eşi ve toplam 13 çocuğu vardı.

Osmanlı sınırlarını iki katına çıkardı;
'Osmanlı'nın Kayıp Atlası' kitabının yazarı tarihçi Mustafa Armağan: Ekim 1520 ile 6 Eylül 1566 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nu yöneten Kanuni, babasından aldığı 6.5 milyon kilometrekarelik ülke sınırını, 46 yıllık padişahlığında iki katına çıkardı. Belgrat, Rodos, Mohaç, Bağdat, Tebriz, Boğdan, Preveze, Macaristan ve Zigetvar'ın tamamını alan Kanuni, Estergon ve Safevi topraklarının da bir kısmını imparatorluk topraklarına katarak sınırları toplamda 14.8 milyon kilometrekareye ulaştırdı.

Batı 'Muhteşem' dedi biz 'Kanuni' dedik;
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları (İSAM) Vakfı Başkanı, İslam Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın: Osmanlı Devleti, İslam hukukunu uygulayan bir devletti. Osmanlı, devlet başkanına da bu anlamda yetkiler verdi. İslam hukukunda her alan ayrıntılı biçimde düzenlenmediği için padişahlar önce ferman sonra da kanunla bunları düzenlemek istedi. İşte Sultan Süleyman'ın en büyük özelliği bu dönemde Osmanlı'yı bir 'kanun devleti' haline getirmiş olmasıdır. Özellikle ceza ve arazi düzenlemelerinde tüm dünyada ses getiren ciddi kanunlar çıkarmıştır. Askeri alanda yaptığı çalışmalar ve devlet adamlığındaki başarıları nedeniyle Batı, ona 'Muhteşem Süleyman' dedi; bizler ise 'Kanuni' sıfatını vermekle yetindik.

İmanı kuvvetliydi ibadete düşkündü;
'Bilinmeyen Osmanlı' kitabının yazarı Prof. Dr. Ahmet Akgündüz: Kanuni Sultan Süleyman tarih, edebiyat ve dini bilgilerin yanında askeri alanda da yoğun bir eğitim dönemi geçirdi. Şebinkarahisar, Kefe ve Manisa'da valilik yaptı. Kanuni'yi, Venedik elçisi Bartelemeo Contari şöyle tanımlıyor: "Çalışmaya düşkün; bütün insanlar onun hükümdarlığında iyilik ümit ediyor." İmanı kuvvetli bir alimdi. Divan Edebiyatı'nın en fazla gazel yazan şairi rekoru hâlâ Kanuni'de. Ondan bize 2 bin 779 adet gazel ulaştı. Çok az uyuyan, geceleri ibadetle geçiren, gündüzleri meydanlarda olan bir padişah... Ölümü de savaş meydanında olmuştur.

Bilim ve sanat onun döneminde zirve yaptı;
'Kayıtdışı Tarihimiz' kitabının yazarı tarihçi-yazar Yavuz Bahadıroğlu: Onun döneminde ülke sınırları öyle bir noktaya ulaştı ki, Osmanlı İmparatorluğu dünyada 20 milyon kilometrekareye dolaylı olarak hükmeder hale geldi. Tahttaki henüz birinci yılında sefere çıkmaya başladı, ömrü de bir fetih sırasında son buldu. Osmanlı'yı Osmanlı yapan seçkin isimlerin çoğu onun döneminde yetişti: Piri Mehmed Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu Mehmed Paşa, Kemalpaşazade, Ebussuud Efendi, Barbaros Hayrettin, Nişancızade Mustafa, Mimar Sinan, Karahisari, Matrakçı Nasuh, Behram Ağa, Fuzuli, Baki...

Google'da Kanuni'ye hücum;
'Muhteşem Yüzyıl' dizisi Osmanlı'yı yeniden ülke gündemine taşırken, 'Kanuni Sultan Süleyman' da internet arama motoru Google'da en çok aratılan isimlerden biri haline geldi. Google'ın kelime istatistik hizmeti Adwords'a göre 'Kanuni Sultan Süleyman' kelimesi geçtiğimiz hafta içinde 27 bin defa arandı. Dizi üzerinden devam eden tartışmalarda harem konusu da bir başka merak konusu oldu. 'Harem' kelimesi son iki haftada rekor kırarak 74 bin defa internet üzerinde arandı. Buna karşın 'Muhteşem Yüzyıl' dizisinin aranma istatistiği bin 600'de kaldı. Birçok tarihçi ve ilahiyat uzmanı dizide anlatılanların ne İslam'la ne de Osmanlı'yla bağdaşmadığını söylerken, Kanuni portresinin harem etrafında anlatılması, dikkatleri Osmanlı sultanının üzerine çekti.

Harem eğlence yuvası değildi;
Osmanlı uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Özcan: 'Devşirme' tabiri, insan kaynağı sağlamak amacıyla gayrimüslim nüfusla yapılmış hukuki geçerliliği olan gönüllü sözleşme anlamını taşır. Osmanlı nüfusunda sadece Müslümanlar yaşamadığından, ancak hizmetler de tüm imparatorluğa götürüldüğünden devşirme sistemi uygulanmıştır. O dönemde çocukların zeki olanları saray ve enderuna eğitim için verilirdi. İslam hukuku çerçevesinde gayrimüslim toplumla yapılan gönüllü bir anlaşmadır bu. 'Harem'deki cariyeler devşirmelerin kadın kısmıdır. Sarayda eğitim gören kız çocuklarıdır. Dizide gösterildiği gibi eğlence yuvası değildir.

Bakış açısı oryantalist;
Sanat tarihçisi Prof. Dr. Selçuk Mülayim: Harem, Osmanlı kültür dünyasının en bilinmeyen kısmıdır. Oraya giren kadın sayısı bile çok azdır. Oryantalist vurgulara dayanan bir harem imajı var. Dekolteli dolaşan kadınlar, havuz başlarında oturan kadınları resmeden gravürlerle dolu her yer. Elbette böylesi daha fazla reyting yaptırır, ancak tarihi gerçeklere de dikkat etmek lazımdı. Dizide kimse saç tıraşlarına dokunmamış. Bu bir çelişki. Ayrıca o dönemde hiç kimse padişahın karşısına kavuksuz şekilde çıkamazdı.

Tarih çarpıtılmamalı;
'Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan' belgeselinin senaristi Cihat Zembat: 'Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan' belgeselini çalışırken Kanuni dönemini haftalarca inceledik. Kanuni ve Mimar Sinan aynı dönemde yaşadılar. Ancak dizinin tarihi gerçeklerle ilgili olmadığımı söyleyebilirim. Tarihle ilgili iş yaparken 10 defa düşünmek zorundayız. Hele ki konu Osmanlıysa... Zira bu ülkede Osmanlı hakkında konuşmak uzun yıllar sakıncalıydı. Yeni yeni, hasret kaldığımız değerlerle yüzleşirken daha dikkatli olmak gerek. Bir dizi, kurgusaldır ama kurgunun tarihi değiştirme hakkı olmamalı.